08 Mayıs Çarşamba 2024
3 yıl önce

Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İlhan: Hedefe yaklaştık

Sağlık Bakanlığı Toplum Bilim Kurulu Üyesi ve Gazi Üniversitesi (GÜ) Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, AA muhabirine, salgınla mücadelede aşılamanın önemi ve Türkiye'nin aşı stratejisi üzerine değerlendirmelerde bulundu. Uluslararası literatürde ve Dünya Sağlık Örgütü'ne (DSÖ) göre, salgın söz konusu olduğunda bulaş yollarını engellemek ve aynı zamanda bağışıklık oluşturulması gerektiğini vurgulayan İlhan, salgınla mücadelede aşısı olan her virüs için de aşılama programının hayata geçirilmesi gerektiğini ifade etti. İlhan, "DSÖ, mücadelenin hastalığın kontrol altına alınarak kazanılabilmesi için özellikle solunum yolu ile bulaşan koronavirüslerde yüzde 60-70 oranındaki grubunun aşılanması ya da hastalık geçirerek bağışık olmasının gerektiğini söylüyor. Bu nedenle aşı olmadan koronavirüsle mücadele etme şansı söz konusu değil." dedi. "TÜRKİYE'DE TOPLUMSAL BAĞIŞIKLIK STRATEJİSİ UYGULANIYOR" Salgının kontrol altına alınabilmesinde "sürü bağışıklığı" ve "toplumsal bağışıklık" stratejilerinin uygulanabildiğini dile getiren İlhan, şu açıklamalarda bulundu: "Sürü bağışıklığı, sürecin başında İngiltere ve İsveç'in denediği bir yöntemdi. Sürü bağışıklığı, toplumun kendi haline bırakılarak virüsün toplum içinde yüzde 60-70 oranında bulaşmasıyla kişilerin virüsle tanışması şeklindedir, yani toplumun serbest bırakılmasıdır. Toplumsal bağışıklık ise bu sürecin yani yüzde 60-70 oranında toplumun bağışık olma halinin belirli bir plan dahilinde aşılanma ile sağlanması şeklindedir." Salgının başından beri Türkiye'nin bu konudaki stratejisinin net olduğunu belirten İlhan, "Başından bu yana Türkiye'de 'toplumsal bağışıklık' stratejisi uygulanıyor." diye konuştu. "YÜZDE 25 HEDEFİNE ULAŞILDIĞINI SÖYLEMEK MÜMKÜN" Prof. Dr. İlhan, Türkiye'de ilk Kovid-19 vakasının tespit edildiği 11 Mart 2020'den itibaren olabildiğince az kişinin enfekte olması için çalışmalar yapıldığını dile getirerek, tedbir kararları ile aşı geliştirilinceye ve erişimi sağlanıncaya kadar az kişinin enfekte olabilmesi için mücadele verildiğini, aşıların devreye girmesiyle Türkiye'de de toplumsal bağışıklık için aşılama planlaması yapıldığını anımsattı. Toplumsal bağışıklığın oluşturulabilmesi için hedef grubun yüzde 60-70'inin aşılanması gerektiğinin altını çizen İlhan, sözlerine şöyle devam etti: "Türkiye'de 18 yaş üzeri vatandaşlara bakıldığında yaklaşık yaklaşık 60 milyon kişiden bahsetmek mümkün. Çünkü, 23 milyon 18 yaş altı gencimiz var. Bu doğrultuda Türkiye'de, 60 milyonun bağışıklanması gerekiyor. Şu an baktığımızda ülkemizde ikinci doz aşısı yapılan 9 milyon 600 bin kadar vatandaşımız var. Aynı zamanda şu an için koronavirüsü geçiren de yaklaşık 5 milyon vatandaşımız bulunuyor. Bu doğrultuda 15 milyon seviyesine gelindiği düşünülürse, yüzde 25 hedefine yaklaşıldığını söylemek mümkün." Toplumsal bağışıklığın kazanılmasında aşı teminin de büyük önem taşıdığını dile getiren İlhan, "Türkiye, dünyada farklı aşıları yapan nadir ülkelerden biri. Aşı çeşitliliği, aşı temininde elde edilen önemli bir kazanımdır." dedi. "40 YAŞ ÜZERİ AŞILANDIĞINDA, ÖLÜM RİSKİ TOPLUMDA DAHA DA AZALACAK" Prof. Dr. İlhan, toplumsal bağışıklığın kazanılması için uygulanan strateji kapsamında yüksek risk gruplarından başlanarak aşının uygulandığını hatırlattı. İlhan, 40 yaş üzeri vatandaşların aşılanmasıyla hastalığa bağlı ölüm oranlarının önemli oranda düşmesinin öngörüldüğünü anlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Çünkü, kronik hastalıklar genellikle 40 yaşlarında başlıyor ve koronavirüs ölümlerine bakıldığında da en az bir kronik hastalığı olanların ölüm riskinin olmayanlara göre daha yüksek olduğuna şahit oluyoruz. Bu nedenle 40 yaş üzeri aşılandığında, ölüm riski toplumda daha da azalacak." "TOPLUMSAL BAĞIŞIKLIĞIN KAZANILMASI İÇİN YÜZDE 60-70 HEDEFİ GÜZ DÖNEMİNDE GERÇEKLEŞEBİLİR" Toplum Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. İlhan, toplumsal bağışıklığın kazanılmasının 18 yaş üstündekilerin aşılanmasıyla mümkün olacağını belirterek, "Aşı temininde sıkıntı olmaması halinde 18 yaş üstüne aşı yapılmasıyla birlikte, toplumsal bağışıklığın kazanılması için gerekli olan yüzde 60-70 hedefi güz döneminde gerçekleşebilir." diye konuştu. TOPLAM AŞI DOZU 23 MİLYON 868 BİN 550'YE ULAŞTI Sağlık Bakanlığı Covid-19 Aşısı Bilgilendirme Platformu'nda 4 Mayıs 2021 saat 15.00 itibarıyla yer verilen tabloya göre 1.doz uygulanan kişi sayısı 14 milyon 182 bin 727, ikinci doz uygulanan kişi sayısı 9 milyon 685 bin 833 oldu. Uygulanan aşı dozu sayısı ise 23 milyon 868 bin 550 olarak kayıtlara geçti.

2 yıl önce

Prof. Dr. İsmail Balık'tan Sputnik V aşısı açıklaması!

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın Türkiye'nin Rusya'dan 6 ay içinde 50 milyon doz Sputnik V aşısı almak için anlaşma imzaladığını, üretimin Türkiye'de yapılacağını ve bu aşının Türkiye'de kullanımı için acil onay verildiğini duyurması, gözleri Sputnik V aşısına çevirdi. Gamaleya Epidemiyoloji ve Mikrobiyoloji Araştırma Enstitüsü tarafından geliştirilen ve "Rusya Doğrudan Yatırım Fonu (RDIF)" tarafından fonlanan bir aşı olan Sputnik V, adını 1957 yılında uzaya fırlatılan ilk Sovyet uzay aracından aldı. Türkiye, Sputnik V aşısına kullanım onayı veren 63. ülke oldu. Diğer ülkeler arasında, Hindistan, Meksika, İran, Gana, Sri Lanka, Sırbistan ve Filistin yer alıyor. "VATANDAŞLARIMIZ BİR TEREDDÜT YAŞAMASIN" Ankara Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İsmail Balık, Sputnik V aşısının etkinliği, olası yan etkileri ve avantajları hakkında açıklamalarda bulundu. Sputnik V'nin, yeni jenerasyon özelliği taşıyan viral vektör bir aşı olduğunu anlatan Balık, "AstraZeneca ve Johnson & Johnson aşıları gibi bir viral vektör aşı. Corona virüsün spike proteni, adenovirüslere yükleniyor ve bu protein insan vücuduna taşınıyor. Bu şekilde bağışıklık sistemi spike proteine karşı antikor geliştiriyor ve korunma sağlıyor. Yani taşıyıcı olarak vücutta etkisi olmayacak başka bir virüs kullanılıyor. Covid-19'un bağışıklık oluşturacak spike proteinleri, adenovirüs yoluyla vücuda veriliyor. " dedi. Aşının Faz 3 çalışma sonuçlarının geçen şubat ayında Tıp Dergisi Lancet'te makale olarak yayımlandığını dile getiren Balık, bu çalışmada etkinliğin yüzde 91,6 olarak açıklandığını söyledi. Aşıyı geliştiren ekibin lideri Denis Logunov'un, her iki dozu da alan kişilerde aşının etkinlik oranının yüzde 97,6 olarak tespit edildiğini duyurduğunu aktaran Balık, hem Faz 3 sonuçları hem de saha çalışmalarının aşının etkin olduğunu gösterdiğini ifade etti. Balık, ilk başlarda Batı ülkelerinin söz konusu aşıya kuşkuyla yaklaştığını belirterek, sözlerine şöyle devam etti: "Rusya'nın yeterli bilgilendirme yapmadığı ifade edildi. Sputnik V, AstraZeneca aşısına benzer bir aşı, son derece de iyi bir aşı. Dünyada en yaygın kullanılan 3-4 aşıdan biri. Sputnik V, dünyada 62 ülkede ruhsatlı. Ruhsatlı olduğu ülkelerde çok yaygın kullanıldığı halde bugüne kadar hiçbir ülkeden bu aşıyla ilgili bir sorun açıklanmadı. Dolayısıyla ülkemizde uygulamaya girdiğinde bu aşıyı yaptıracak olan vatandaşlarımız bir tereddüt asla yaşamasın. Şu ana kadar ülkemizde kullanılan ve kullanılacak olan bu aşı son derece güvenli ve etkili aşılardır. Hangi aşı gelirse gelsin, sırası gelen vatandaşımız geciktirmeden aşısını olsun." "CİLT TAHRİŞİ, BAŞ AĞRISI VE YORGUNLUK DIŞINDA HİÇBİR YAN ETKİ YOK" Balık, inaktif aşılara benzer yan etki gösteren Sputnik V'nin, BioNTech gibi mRNA aşılarına göre biraz daha düşük yan etkileri bulunduğunu söyledi. Prof. Dr. Balık, Rusya Federal Sağlık Denetleme Ajansı Roszdravnadzor tarafından, aşılama sonrasında şimdiye kadar aşı yapılan cilt bölgesinde kızarıklık, şişlik, baş ağrısı ve yorgunluk dışında hiçbir yan etkinin görülmediği yönünde açıklama yapıldığını dile getirdi. "SPUTNİK V AŞISI, 2-8 DERECEDE SAKLANABİLİYOR" Sputnik V aşısının da kullanımda olan diğer aşılar gibi 2 doz olarak yapıldığını aktaran Balık, "Ancak diğer vektör aşılarından farklı olarak daha güçlü bir bağışıklık sağlamak amacıyla ikinci dozda farklı adenovirüsler kullanılıyor." bilgisini verdi. Prof. Dr. Balık, BioNTech aşısının eksi 70 derecede saklanması gerektiği için taşınmasında ve uygulanmasında lojistik problemler yaşanabildiğine işaret ederek, Sputnik V ile Sinovac aşılarının 2-8 derecede saklanabildiğini söyledi. Uygulanan Covid-19 aşıları arasında etkinlik açısından karşılaştırma yapılamayacağını belirten Balık, aşıların birbirleriyle karşılaştırıldığı etkinlik çalışmalarının henüz bulunmadığını belirtti. Balık, "Bu nedenle kesin olarak 'biri daha iyi' demek doğru olmaz ama kendi tecrübelerimize ve dünyadaki verilere dayanarak, bağışıklığı zayıf olan kişilerde mRNA aşılarının daha iyi yanıt verdiğini görüyoruz." dedi. "AŞININ TÜRKİYE'DE ÜRETİLECEK OLMASI ÇOK ÖNEMLİ" Rusya ve Türkiye arasında yapılan anlaşma ile aşının Türkiye'de üretilecek olmasının çok büyük önem taşıdığının altını çizen Balık, şunları kaydetti: "Rusların Sputnik aşısı Brezilya'da, Endonezya'da, Meksika ve Türkiye'de üretilecek. Genellikle firmalar dolum sözleşmesi yapıyor. Ancak Türkiye-Rusya arasında yapılan anlaşma, aşının dolum şeklinde, üretilmesi şeklinde değil. Aşı, Türkiye'de sıfırdan üretilecek. Dolayısıyla bizim hem ilaç sanayimize hem de bilim insanlarımıza büyük ölçekli milyarlarca doz aşıyı üretebilme yetisini de kazandıracağı için çok değerli. Çünkü bu aşıyı üretiyor olmak başka aşılar için de elimizi güçlendirecek bir bilgi kazandıracak. Covid-19 salgını, aşı üretiminin ne kadar stratejik olduğunu bir kez daha gösterdi. Bir ülke aşı üretemiyorsa, aşı tedarikinde sıkıntılar yaşayabilir demektir." Balık, Sağlık Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, bu ay içinde Rusya'dan bir miktar hazır aşı alınacağı, üretimin ise sonbahara doğru başlayacağını ifade ederek, "Yerli aşımızın yanı sıra Sputnik aşısını da üretmeye başlamamız dışa bağımlılığımızın azalması açısından önemli." ifadesini kullandı. Sputnik V aşısının, yeni jenerasyon aşılardan olduğu için her yerde üretilebilecek aşı türlerinden olmadığının, en ileri teknoloji gerektirdiğinin altını çizen Balık, Türkiye'deki fabrikalardan birinin altyapısının buna uygun olduğunu ve bu nedenle aşının güvenli şekilde üretilebileceğini bildirdi.

2 yıl önce

BioNTech aşısını geliştiren Prof. Dr. Şahin Türkiye'ye geliyor

Kontrollü normalleşme döneminde aşı tedariki de planlı bir şekilde devam ediyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Prof. Dr. Uğur Şahin'in, bu hafta yapılacak Koronavirüs Bilim Kurulu toplantısına video konferansla katılacağını belirterek, "O rakamlar bu hafta Uğur hocanın ağzından duyulsun istiyorum." ifadelerini kullandı. Davet üzerine Türkiye'ye geliyor Aşı kampanyasını güçlü bir şekilde yapmak istediklerini söyleyen Koca, Şahin'i haziran başında Türkiye'ye davet ettiklerini de dile getirdi. Toplumsal bağışıklık konusunun haziran veya temmuz aylarında sağlanabileceğini, bunun eylül ayına kalmayacağını ifade eden Koca, haziran, temmuz aylarında, BioNTech aşısında 50 milyon rakamına ulaşacaklarını söyledi.

2 yıl önce

Boğaziçili öğrencilerden yeni rektör Prof. Dr. Naci İnci’ye küstahlık: “Utanmadan 'nasılsınız' diye sorabiliyorsunuz!"

Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olarak atanan Prof. Dr. Melih Bulu'nun görevden alınmasına rağmen hem akademisyenlerden hem de öğrencilerden karşıt eylemler devam ediyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kararıyla atanan rektör Prof. Dr. Melih Bulu’nun ardından üniversiteye önce vekaleten,sonra yeni rektör olarak atanan Prof. Dr. Naci İnci'ye de öğrenciler protesto başlattı. NASILSINIZ SORUSU Resmi olarak görevine başlayan Naci İnci'nin dün makamından ayrılarak aracına yöneldiği sırada öğrenciler ile karşılaşmasının ardından nezaketen "Nasılsınız?" sorusuna öğrencilerden küstah bir tepki geldi. "KİME SELAM VERİYORSUNUZ?" Öğrenciler bu soruya "İyi değiliz. Nasıl iyi olabiliriz sizce? Hala el sallayabiliyorsunuz. Kime selam veriyorsunuz? Hala yüzümüze bakabiliyorsunuz. Utanmadan 'nasılsınız' diye sorabiliyorsunuz!" ifadeleriyle karşılık verdi.

2 yıl önce

TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal: TEKNOFEST yarışmalarına katılım sayısının özellikle liseli kardeşlerimizde artıyor olması…

Bursa'da Yunuseli Havalimanı'nda binlerce gencin katıldığı TEKNOFEST Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali kapsamında düzenlenen İnsansız Hava Araçları (İHA) Yarışmalarını takip eden Mandal, etkinliklerle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Mandal, her yıl coşkunun artarak devam ettiğini, lise öğrencilerinin de güzel bir şekilde yarıştığını söyledi. Yarışmalara katılımın her sene çok fazla arttığını dile getiren Mandal şöyle konuştu: "21-26 Eylül tarihlerinde İstanbul Atatürk Havalimanı'nda olacağız. Kendini genç hisseden ve Milli Teknoloji Hamlemiz kapsamında bu ülkenin tasarlayan, geliştiren, üreten gençleriyle, teknoloji coşkunlarıyla, teknoloji yıldızlarıyla birlikte olacağız. Sayının özellikle liseli kardeşlerimizde artıyor olması, 'Ülkemizin Milli Teknoloji Hamlesi'nde ben de varım.' noktasında cesaretlendiriyor. Ülkemizin teknoloji bazlı başarıları bu genç arkadaşlarımıza büyük bir ilham, aynı zamanda tutku ve sorumluluk oluşturuyor. Genç arkadaşlarımızda heyecan var ama bunu tutkuya dönüştürmek ve en önemlisi de bir sorumluluğa dönüştürmek her zaman mümkün olmuyor, bunun en güzel yöntemi de bu kapsamda ülkemizde örnek rol model olacak arkadaşlarımız, büyüklerimiz var artık." Mandal, gençlerin artık teknolojinin gelişiminde sorumluluk aldığını ve bunun da TEKNOFEST gibi yarışmalar sayesinde gerçekleştiğini belirtti. "TÜBİTAK DA BU SÜREÇ ESNASINDA ÖĞRENİYOR" Prof. Dr. Hasan Mandal, gençler için bu tür yarışmalarda derece almaktan ziyade bir şeyler öğrenmenin daha önemli olduğunu vurguladı. Gençlerin TEKNOFEST sayesinde birbirinden de çok şeyler öğrendiğini ve bunların dereceye girmekten önemli olduğunu anlatan Mandal, "TÜBİTAK kamu anlamında görevlendirilmiş ve 1963'ten beri bu konuları kendine görev edinen bir kurum. TEKNOFEST'te 36 yarışma var, bunun 12'sinin düzenleyicisi TÜBİTAK. Biz bu yarışmaları geçmişte daha dağınık yapılarda ve bunu bir çatı altında değil de ülkemizin çok değişik şehirlerinde yapıyorduk. Şu an çok geniş katılımlı ve bu TEKNOFEST'te zirveye ulaşacak." dedi. Mandal, TÜBİTAK'ın TEKNOFEST'te daha fazla sorumluluk alacağını dile getirdi. Kurumun bu konudaki planlamaları hakkında bilgi veren Mandal şunları kaydetti: "Biz de kendi kapasitemizi geliştiriyoruz. İnşallah gelecek yıllarda yeni yarışma kategorileri oluşturacağız. İnsansız hava aracı kategorisinde ilk kez geçen yıl lise kategorisi oldu. 2019'da liseliler şunu söyledi bize, 'Biz niçin seyretmeye geliyoruz? Biz bunu yapabilecek yetkinlikteyiz.' Geçtiğimiz yıl şunu da dediler, 'Döner kanat var, sabit kanat var, niçin bizleri sınırlandırıyorsunuz?' Bu yıl üçüncü kategoriyi açtık, serbest kategori. Orada çok güzel tasarımlar ve uçuşlar var. TÜBİTAK da bu süreç esnasında öğreniyor, nasıl genç arkadaşlarımız öğrenip, kendilerini ona göre hazırlıyorlarsa biz de bu arkadaşlarımızdan heyecan alıyoruz, cesaret alıyoruz. O yüzde gelecek yıllarda TÜBİTAK'ı izlemeye devam edin."

2 yıl önce

Aliya İzzetbegoviç'in yakın arkadaşı ve mücadele ortağı Prof. Dr. Cemaleddin Latiç: 3. Dünya Savaşı çıkabilir, Türkiye acilen buraya gelmeli

Bosna Hersek'te Sırp tarafından gelen açıklamalar tansiyonu yeniden yükseltti. Devlet Başkanlığı Konseyinin Sırp üyesi Milorad Dodik, bağımsız ordu, yargı ve vergi düzenlemesine gidecekleri yönünde ayrılıkçı ifadeler kullandı. Bosna savaşının lider kadrosundan ve Bosna Millî Marşı'nın yazarı Prof. Dr. Cemaleddin Latiç, Sırp tarafının gerilimi kasıtlı olarak yükselttiğini ve bölgeyi yeni bir kaosa sürüklemeye çalıştığını söyledi. Latiç "1. ve 2. Dünya Savaşlarının çıkış noktası bu bölge oldu. Şu anda süper güçler bölgeye büyük çaplı yığınak yapıyor. İskeçe, Dedeağaç çıkarmaları, Kosova, Arnavutluk aksında yaşanan kriz, tehlikenin habercisi ve tetikleyici unsurları. Şayet gerilim dozu düşürülemez ise 3. Dünya Savaşı aynı bölgeden çıkar" diye konuştu. BÜYÜK SIRBİSTAN HAYALİ "Sırplar, Montenegro (Karadağ), Kosova, Bosna ve Makedonya'yı içerisine alan coğrafyada Büyük Sırbistan hayali kuruyor" diyen Prof. Dr. Cemaleddin Latiç şöyle devam etti: Bunun için silah ve cephane yığıyorlar. Şu an itibarıyla katliam için yeterli güce sahip değiller. Yakın vade hesapları kaos üretmek ve gerekli zemini oluşturmak. Avrupa ve Rusya'dan taviz koparmaya ve daha fazla destek almaya çalışıyorlar. Batılılara 'Avrupa'nın ortasında Boşnak Müslüman varlığını tehdit olarak gösterip ikna etmeye çalışıyorlar. Rusya ise Putin ile birlikte Pan Slav idealini gerçekleştirmeye çalışıyor. Sırpları da sadık müttefik ve bölgeyi dönüştürmekte etkin araç olarak görüyor. Şayet 92-95 döneminde bugünkü Rusya olsa her şey çok başka olurdu. DEVLET İŞLEMEZ HÂLE GETİRİLİYOR Bosna Hersek'te yönetimin diğer ortağı Sırpların devleti işlemez hâle getirdiğine dikkat çeken Latiç "5 Kasım'da Barış Gücü'nün görev süresi doluyor. Sırp tarafının zamanlaması çok önemli. Çıkarılmak istenen kaosa bu açıdan da bakmak lazım. Şu an devleti işlemez hâle getirdiler. Bir yandan kendi kamuoyunu hazırlıyorlar, diğer yandan Avrupa ve Rusya'dan daha fazla taviz koparmaya, güç yığmaya çalışıyorlar" ifadelerini kullandı. Tartışmaların devam ettiği bölgeye yönelik Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ise aldığı kararla, Bosna Hersek'teki Avrupa Birliği Barış Gücü'nün görev süresini 12 ay daha uzattı. TÜRKİYE GÜCÜNÜ ARTIRMALI Türkiye Gazetesi'nin haberine göre, Mevcut dünya konjektörünün Sırpların lehine olmadığı görüşünü savunan Prof. Dr. Cemaleddin Latiç, Sırp askerlerin korkak olduğuna ve savaşmaktan çok katliam yaparak sonuç almak istediğine vurgu yaptı. Aliya İzzetbegoviç'in yakın arkadaşı ve mücadele ortağı olan Latiç, ayrıca Osmanlıyı yıkan olumsuz gelişmelerinde merkez odağı olarak bölgeyi gösterdi. "Türkiye, bölgede her açıdan gücünü daha fazla hissettirmeli. Burada olmalı" diyen Latiç'e göre Bosna Hersek Halklar Meclisi Başkanlık Divanı Üyesi Bakir İzzetbegoviç'in bu süreçte Türkiye'ye yaptığı ziyaret önemli bir mesaj niteliği taşıyor.

2 yıl önce

İstanbul İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, yılbaşında yeni bir kısıtlama veya kapanmanın söz konusu olmadığını açıkladı

Tüm dünyayı etkisi altına alan Omicron varyantı nedeniyle yaşanan vaka artışlarına dikkat çekerek yeni yıl öncesi uyarılarda bulunan İstanbul İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, genel anlamda Nisan-Mayıs aylarından beri "yatay" seyreden, yönetilebilir bir salgın süreci yaşansa da, Omicron nedeniyle Avrupa'da hızla artan vaka sayılarının bir süre sonra İstanbul ve Türkiye'ye de yansıyacağına işaret ederek önemli uyarılarda bulundu. Prof. Dr. Memişoğlu, korku ve panikle değil, "kişisel tedbirle" bu süreçlerin daha kolay atlatılabileceğini söyleyerek, "Şimdiye dek üç tane ciddi yükselişten sonra, şu anda İstanbul'da da Türkiye'de de vaka sayıları belli bir seviyede ve kontrol altında devam ediyor. Tabii bu, insanlarımızda biraz rahatlamayı da beraberinde getirdi. Özellikle aşının da etkisiyle, insanların özgüveni arttı. Maske mesafe konusunda gevşeme yaşıyoruz. Bu konuda bir rehavet yaşamamamız lazım. Çünkü görüyoruz ki Omicron'dan sonra, ki bulaşıcılığı çok yüksek, özellikle Avrupa ülkelerinde, İngiltere, Almanya ve Fransa'da vaka sayılarında ciddi artışlar var. Bu ciddi artışlar eskisi gibi ölüm veya yoğun bakıma yatışlara çok yansımasa da maske, mesafe ve aşılanma konusunda hassasiyet göstermemiz gerekiyor" dedi.  "İSTANBUL AŞI HARİTASINDA MAVİYE DÖNDÜ" Toplumun pandemi kurallarına uyumundan genel anlamda memnun olduğunu söyleyen Prof. Memişoğlu, toplumdan son zamanlarda özellikle kapalı alanlarda maskeyi mümkün olduğu kadar kullanmaları ve mesafe ile beraber pandemiyle mücadeleye katkı vermelerini beklediğini ifade etti. Prof. Dr. Memişoğlu, "Aşı konusunda da toplumumuz aslında uyum gösteriyor. İstanbul'da geçen hafta itibariyle çift doz aşılanma oranı yüzde 75'e ulaştı. Bütün İstanbullar'a teşekkür ediyorum bunun için. Rapel ya da tekrar dozu gelen vatandaşlarımızdan, aşılarını yaptırmak konusunda hassasiyet görüyoruz. Yani ek dozlarını yaptırma konusunda da vatandaşlarımızın hastanelerimize başvurularında yoğun talep var. Ama nasıl ki kışın gripten daha çok korunuyorsak, eğer kişi kendisini kötü hissediyorsa, şüphesi varsa, lütfen toplu alanlara, özellikle de yılbaşında, kalabalık ortamlara girmesin. Bu, hem kendileri hem de çevresinin sağlığı için önemli" şeklinde konuştu.  "KARARLAR VAKA SAYILARINA GÖRE ALINIYOR" İstanbul'da yılbaşı için herhangi bir kapanma ya da kısıtlama planlamasının olmadığını söyleyen Prof. Dr. Memişoğlu, toplumun pandemi kültürüne, bilince ulaştığına inandığını söyleyerek sözlerini şöyle sürdürdü: "Herkesin kısıtlaması veya kontrolünü, kendisinin yapabileceğine ve bunun bilincinde olduğuna inanıyorum. Bir kısıtlama ya da yasaklama şu anda söz konusu değil. Ama tabii ki vaka sayıları da kontrol edilerek bu kararlar veriliyor. Şu bilinsin ki özellikle Avrupa'daki yükselişlerden bir süre sonra İstanbul ve Türkiye'de de vaka sayılarında bir yükseliş oluyor. Bizim sağlık sistemimiz de, bizler de buna hazırlıklıyız. Panikle, korku ile değil; tedbirle de bu işin üstesinden geleceğimizin bilinmesini istiyorum. O nedenle de herkesin kişisel olarak tedbirlerine dikkat etmesi gerektiğine inanıyorum"  "TÜRKİYE KENDİ AŞISINI YAPAN 9'NCU ÜLKE" Yerli aşı Turkovac'ın önümüzdeki günlerde Şehir Hastanelerinde uygulanmaya başlanacağı müjdesini de veren Prof. Dr. Memişoğlu, Türkiye'nin kendi aşısını üreten dünyadaki 9'ncu ülke olduğuna da dikkat çekerek sözlerini şöyle sürdürdü: "Turkovac, Türkiye'nin bilim dünyasında da yerinin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Dünyada kendi aşısı olan 9'uncu ülkeyiz. Bilim insanlarımıza, bu aşıda emeği geçen bütün paydaşlara teşekkür ediyorum. Şu  anda seri üretime de başlandı ve dağıtımı yapılıyor. İstanbul'da da inşallah çok yakın zamanda Turkovac aşısını vatandaşlarımıza uygulamaya başlayacağız. Kendi aşımız, bu aşıyı uygulamaktan bir vatandaş, bir Türk sağlıkçısı olarak gurur duyuyorum. Toplumumuzdan da bu aşıyı yaptırabileceğini, rapel doz olarak da yaptırabileceklerini bilmelerini istiyorum ve şehir hastanelerimize bekliyorum"  "SAĞLIK ÇALIŞANLARIMIZIN KIYMETİNİ BİLELİM" İstanbul'da yoğun bakım yoğunluğunun Kovid dışı vakalar nedeniyle olduğunu bir kez daha vurgulayan Prof. Dr. Memişoğlu, sağlıkta şiddet konusunda da vatandaşlardan hassasiyet beklediğini söyledi. Memişoğlu, "Kovid ile alakalı bir yoğunluğumuz yok yoğun bakımlarda şu anda. Ama ertelenmiş ya da ötelenmiş, pandemiden dolayı bekleyen sağlık hizmeti ile ilgili bir talep artışımız var. İnsanlarımızda özellikle aşılanmayla birlikte hastaneye gitme çekincesi kalktığı için, daha güvende hissettikleri için, özellikle pandemiden dolayı öteledikleri sağlık hizmeti taleplerinde ciddi bir artış var. Biz bunu yönetmeye çalışıyoruz tabii ki. Ama toplumumuzdan da sağlık çalışanlarına ve bizlere anlayış göstermelerini bekliyoruz. Sağlık çalışanlarımıza sahip çıkmasını istiyoruz. Sağlık hizmetlerimiz şu anda dünyada Türkiye'nin marka değeri haline gelmiş durumda. Özellikle şiddet veya uygun olmayan davranışlar konusunda, vatandaşlarımızın da hassasiyet göstermesini bekliyoruz. Bu hassasiyeti göstermeyenleri de toplumsal olarak uyarmasını istiyoruz. Biz ülke olarak vatandaşlarımıza gerçekten iyi bir sağlık hizmeti sunuyoruz"

2 yıl önce

Prof. Dr. Çağrı Erhan: Montrö açık kapı bırakmıyor, yetki tamamen Türkiye'ye ait

Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik başlattığı askeri harekat sonrası en çok merak edilen konuların başında Montrö Anlaşması'nın hükümleri ve sürecin nasıl ilerleyeceği geliyor. Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu Üyesi ve Altınbaş Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Çağrı Erhan, Milliyet'e Montrö Sözleşmesi'ni değerlendirdi: Sözleşme açık kapı bırakmıyor. Montrö'ye göre savaş ve barış durumlarındaki uygulamalar farklı, Karadeniz'e kıyısı olan ülkelerin durumu diğer ülkelerden farklı olarak net olarak belirtilmiş. Karadeniz'e kıyısı olmayan ülkelerin büyük savaş gemileri veya uçak gemilerini Karadeniz'e sokamayacakları güvence altına alınmıştır. BAĞLAMA YERİ KRİTER Savaş olarak tanımlanan durumda savaşan devletlerin savaş gemilerinin Boğazlar'dan geçemeyeceğini ancak savaşa katılmayan Karadeniz'e kıyıda ülkelerin ise barış zamanında olduğu gibi gemilerini geçirebileceğini dile getiren Prof. Dr. Erhan, "Ancak bağlama limanından ayrılan ve geçici görevle Suriye açıklarına giden savaş gemileri, tekrar limanlarına dönebilir. Ancak bağlama limanı Baltık Denizi olan bir gemi ise mevcut durumda Boğazlar'dan geçemez. BM Güvenlik Konseyi'nden karar çıkması durumunda veya Türkiye'nin askeri yardım antlaşması varsa gemilerin geçmesine müsaade edebilirler" diye konuştu. 21 GÜNLÜK SÜRE "Montrö Anlaşması'na göre Karadeniz'e kıyısı olmayan ülkeler savaş gemilerini Boğazlar'dan geçirmek için 15 gün önce Türkiye'ye başvurup izin almak zorunda" diyen Prof. Dr. Erhan, şu bilgileri paylaştı: "Karadeniz'e kıyısı olan ülkelerin ise 7 gün önceden geçiş izni almaları gerekir. ABD, İngiltere, Fransa gibi Karadeniz'e kıyısı olmayan ülkelerin Boğazlar'dan Karadeniz'e geçirebileceği savaş gemilerinin 8 bin ton ağırlığını geçmemesi gerekir. Montrö'ye göre Boğazlar'dan geçen savaş gemileri 21 günlük süre sonunda Karadeniz'den çıkması gerekir. Bunu yaparken sadece İstanbul Boğazı'ndan değil, Marmara ve Çanakkale Boğazı'nı da geçerek çıkış yapma zorunluluğu vardır. 21 günlük süreden sonra yeniden izin alarak giriş yapılabilir. ABD, İngiltere, Fransa gibi Karadeniz'e kıyısı olmayan ülkeler insani amaçla bile olsa Boğazlar'dan uçak gemisi ve büyük destroyerlerini geçiremez. 'SAVAŞTA YETKİ BİZDE' Montrö Sözleşmesi'ne göre Türkiye'nin içinde bulunduğu bir savaş durumu veya yakın savaş tehdidinde Boğazlar'ın denetim yetkisi tamamen ülkemize ait. Türkiye, savaşa girmesi durumunda Boğazlar'ı istediği gibi geçişe açıp-kapama hakkına sahip. Böyle bir durumda istediğimiz ülkenin gemilerini geçirip, geçirmeme yetkimiz bulunuyor. Aynı şekilde bir ülkeye ültimatom verilmesi durumunda Boğazlar'dan geçiş ve yetki tamamen Türkiye'nin denetiminde olur. NATO üyesi ülkelerin Boğazlar'dan geçişiyle ilgili bir hüküm bulunmuyor. Ancak NATO'nun bir müdahelesi olur ve Türkiye'de bu müdahalenin içinde yer alırsa Boğazlar konusunda yetki meselesi Tükiye'nin lehinde gelişir." KARADENİZ'E KIYISI OLAN ÜLKELER - Türkiye, Rusya, Ukrayna, Bulgaristan, Romanya, Gürcistan - Türkiye, Bulgaristan, Romanya ise hem Karadeniz'e kıyısı olan hem de NATO üyesi ülkeler '3. DÜNYA SAVAŞI ÇIKMAZ AMA RUSYA DAĞILIR' Nükleer savaş ya da 3. Dünya Savaşı çıkmasına ihtimal vermediğini de sözlerine ekleyen Prof. Dr. Erhan, "3. Dünya Savaşı çıkmaz, bunun adı 'Dünya ile Rusya Savaş' olur. Rusya'nın, Belarus dışında müttefiki yok. Çin bile Rusya'nın arkasında durmaz. Putin'in daha akıllı hareket edeceğini ve tüm dünyayı karşısına almaya devam etmeyeceğini düşünüyorum. Putin mevcut politikasını sürdürürse, Rusya dağılır, dümdüz olur" değerlendirmesini yaptı.

1 2 3 4 5